İşler İyi Gitmiyorsa Paradigma Değiştirin !

Gerek özel hayatınızda, gerekse iş yaşantınızda işler yolunda gitmiyor mu? Mutsuz musunuz veya blogumuzun konsepti ile uyumlu bir şekilde soralım: İşletmenizin performansı umduğunuz gibi değil mi? Şu anda olduğunuz nokta ile başlangıçta hayal ettiğiniz arasında uçurumlar mı var? Daha açık bir ifadeyle, yıllardır çalıştınız çabaladınız, gecenizi gündüzünüze kattınız, kişisel ve ailevi anlamda sayısız fedakarlıkta bulundunuz, yeri geldi çocuklarınız dahil sahip olduğunuz her şeyden ödün verdiniz, tüm geleceğinizi işletmenize bağladınız, ancak işletmeniz halen istediğiniz noktada değil mi? İşletmenizin geleceğini göremiyorsunuz, görebiliyorsanız da pek parlak olmadığını hissedebiliyorsunuz, üstelik ne yapacağınızı da bilmiyorsunuz, tüm bunların sonucu olarak da gece yastığa başınızı koyduğunuzda bir türlü rahat bir uyku çekemiyorsunuz. Belki de işler kontrolden çıkmış durumda, hiçbir şeye yetişemiyorsunuz, büyümek istediniz ama şimdi korkunç bir pişmanlık duyuyorsunuz. Üstelik bu olumsuz durumlar çözmek zorunda olduğunuz sorunların tamamı bile değil mi? Aslında teşhis belli: Sizi bugünlere getiren paradigma iflas etmek üzere.

Peki, ya tedavi? Farkında olduğunuz tüm bu olumsuzlukları gidermek için ne yapıyorsunuz? Rızk mı diyenlerdensiniz, yoksa sorunları görmemezlikten gelip bugünü kurtarmaya çalışanlardan mı? Suçu ülkenin ekonomik durumuna mı atanlardansınız, faaliyet gösterdiğiniz sektöre atanlardan mı? Yoksa hep suçlayacak farklı birilerini bulanlardan mı? Bugünlere hep bugüne kadar yaptığınız şeyleri yaparak geldiğiniz için ufak tefek değişiklikler dışında sistemin bütününe dokunmaktan, tekerleğe çomak sokmaktan korkanlardan veya her şeyin en doğrusunu bildiğini sananlardan mısınız?

Sorun ne olursa olsun ve siz hangi pencereden bakıyor olursanız olun, eğer bir sorun varsa, büyük deha Einstein’ a kulak verin:

”Karşılaştığınız sorunları, o sorunları yarattığınız düşünce düzleminde
kalarak çözemezsiniz.“

Şu andan itibaren yapmanız gereken tek bir şey olduğunu görmelisiniz: Paradigma değişikliği (Paradigm Shift) !

Günümüzde yaşam mücadelesi veren sayısız kişi ve kurum bu sorunlarla boğuşuyor. Birçokları için alarm zilleri son kez çalıyor ve belki de kendi gelecekleri içerisinde “köprüden önce son çıkıştalar”. Tabii ki çözmesi gereken bir sorunu olan herkes, bu sorunu çözmek için çaba sarf ediyor. Peki ama neden sorunlar bir türlü çözülemiyor. Sebep belli, yukarıda alıntıladığım gibi, sahip olduğumuz sorunları, o sorunlara sahip olmamızı sağlayan şartlar altında çözmeye çalışıyoruz. Bugüne kadar getirdiğimiz bakış açımızla bakıyoruz sorunlara ve yaptıklarımız sorunu çözmekten ziyade daha da derinleştiriyor. Bu nedenle acilen paradigma değişimine gitmemiz ve sorunlara dışarıdan bakabilmeyi öğrenmemiz gerekiyor.

Paradigma Değişimine Nereden Başlamalı?

Her zaman söylediğim gibi, öncelikle paradigma değişimine ihtiyacımız olduğunu kabul ederek işe koyulmalıyız. Aksi takdirde başarı şansımız maalesef ki, “Sıfır!” Kriz yönetiminin ve mücadelenin başlangıç aşamasının krizin varlığını kabul etmek olduğunu asla unutmayalım. Bizi bugünlere getiren paradigma kusurlu olmasaydı, şu anda her şey güllük gülistanlık olurdu. Demek ki, paradigmamız kusursuz değil. Bunu derken, paradigmanız belki de zamanında kusursuzdu ancak, değişen şartların değişen tavırlarla değerlendirilmesi gerektiğini gözden kaçırdınız. Bu paragrafta anlatılmak istenenleri anladıysak ve onaylıyorsak işe koyulabiliriz.

Aslında, çözüm sürecinde, paradigma değişimine gerek duyulmasını sağlayan nedenleri ortaya çıkarmanız gerekiyor. Bunun için tüm işinizi, süreçlerinizi, pazarınızı, çalışanlarınızı, varsa üretiminizi, stoklarınızı, kısaca işletmeniz ile ilgili her şeyi masaya yatırarak başlamanız gerekiyor. Eğer bu derece yanlış giden bir şeyler varsa, bulmanız da çok uzun sürmeyecektir. Yakında, hakkında bir yazı yazmayı planladığım Kısıtlar Teorisi (Theory of Constraints) bu anlamda size yardımcı olacaktır, diye düşünüyorum.

Başkaları ile tartıştığımızda, çevremizden fikir aldığımızda ufkumuzun genişlediğini ve sorunları daha kolay bir biçimde çözebildiğimizi görüyor, bu sorunların dışarıdan nasıl gözüktüklerini anlayabiliyoruz. Peki, işletmemiz için, hiç işletmemizde çalışmamış kişiler yerine yıllardır bizimle birlikte çalışan kişilerin bakış açılarını öğrenmeyi akıl edebiliyor muyuz? Mesela, bir Çalışan Memnuniyet Anketi yapmak hiç aklımıza geldi mi? Bu kadar kapsamlı bir çalışma yoksa dahi, çok basit, tüm çalışanlarınızı bir araya toplayıp kısaca sahip olduğunuz sorunlardan bahsettiniz ve kendilerinin çözüm önerilerini dinlediniz mi? Yoksa siz de, yöneticilerin her zaman organizasyonu doğru yönlendirdiğini ve kendilerine şartsız biat edilmesi gerektiğini savunanlardan mısınız?

Doğru kararlar verebilmek için, doğru verilere sahip olmamız gerektiği gerçeğinden yola çıkarak, ilk yapılması gerekenlerden birisinin de işletme ile ilgili tüm verilerin masaya yatırılması ve sağlıklı bir şekilde analiz edilmesi olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. En sevdiğim sözde bahsedildiği gibi:

Ölçemediğinizi yönetemezsiniz…

Paradigmamızı Nasıl Değiştirebiliriz?

Ne yapacağımızı ve nereden başlayacağımızı tespit ettikten sonra “Nasıl?” sorusuna cevap bulmamız gerekiyor. Benim cevabım “korkmadan, cesaretle, ön yargılardan arınmış” şeklinde. Paradigmamızı değiştirmekten korkmamalıyız. Hele ki çoğu zaman kaybedecek bir şey olmadığını gördüğümüzde.

Elbette burada demek istediğim bir anda her şeyin yerle bir edilmesi, tüm sistemin değiştirilmesi, gereksiz ve yükse risk alınması değil. Kısıtlar teorisinin bize öğrettiği çok güzel bir felsefe bulunmakta:

Her işletmede her zaman en az bir kısıt bulunmaktadır ve zincir en zayıf halkası kadar sağlamdır.

Bu nedenle, önce başımızı ağrıtan en önemli soruna odaklanmamız gerekmekte. Başka bir deyişle işletmemizdeki ana kısıtı, zincirin ilk kopması muhtemel en zayıf halkasını bulmalıyız. Paradigma değişikliğini de bu nokta çerçevesinde gerçekleştirmeliyiz. Belki de, ilk paragraflarda saydığım argümanlardan birisi doğrudur, sorun bizim dışımızdadır; sorunlarla boğuşmamıza neden olan, pazar gibi dışsal bir kısıttır. Öyle dahi olsa, bir paradigma değişikliği bu noktada şarttır. Belki o sektörden çekilerek başka bir sektöre veya daha dar manada başka bir pazara (veya ürüne) odaklanmak gibi radikal bir paradigma değişikliği ile sorun çözülebilecektir.

Kısıtlar teorisine göre, bir kısıtı tespit edip sorunu çözdüğümüzde, optimal sistem için mutlaka bir başka kısıta daha sahip olacağız ve bu böyle sürüp gidecek. Sonuca baktığımızda ise, sürekli çözülen sorunlar ve her zaman daha iyiye evrilme ile karşılaşılacak.

Son sözlerimizi söylerken, paradigma değiştirmenin tabii ki çok kolay olmadığını da eklemeliyiz. En büyük engel önce siz ve alışkanlıklarınız, sonra da sizi böyle kabullenmiş olan çevreniz olacaktır. Önce siz kendi kendinize bir çok mazeret bulacaksınız, daha sonra da çevreniz sizi yolunuzdan döndürmeye çalışacak muhtemelen. Bunların başında gelen ve bence bir çok işletmeyi ilerlemekten alıkoyan “Bunu daha önce denedik, olmadı” mazeretinden de lütfen kurtulunuz! Muhtemelen siz onu denediğinizde tüm şartlar farklıydı. Bir değişken bile farklı olsa tekrar denemeye değer, diye düşünüyorum. Ceteris Paribus durumu yani…

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir