Zombi Şirketler

Zombi Şirketler başlığını okuduğunuzda muhtemelen gerilim ve/veya bilim kurgu filmleri aklınıza gelmiştir. Böylesi filmlerde dünya, ölü olan ama muhtemelen bunu bilmeyen “Zombiler” tarafından sarılmış olur  ve o gün geldiğinde, başlangıçta zombilere inanmayanlar dahil herkes zombiler ile karşılaşmak ve mücadele etmek durumunda kalır. Bunun sonucunda da hem zombiler hem de zombileri yok etmek isteyen iyi niyetli kişiler zarar görür. Ortalık kan gölüne dönmüştür ve çoğu filmde dünya, fabrika ayarlarına geri giderek (bir veya birkaç çağ gerileyerek) yeniden dönmeye başlar. Tabii ki çok daha ilkel koşullar ile.

Günümüz iş dünyasında da durum pek farklı değil aslında. Son yıllarda sıkça duymaya başladığımız “zombi şirketler” iş dünyasını çepeçevre kuşatmış durumda ve çok yakında kanlı bir savaş yaşanılması kaçınılmaz. Belki de bu yazının okuyucularının çoğunun sahip olduğu veya çalıştığı şirketler de çoktan birer zombi şirkete dönüşmüş durumda..

Son yıllarda adını sıkça duymaya başladığımız ve literatüre de giren zombi şirket kavramı, aslında teknik olarak çoktan iflas etmiş (batmış) olan ancak, ya bunun farkında olmayan ya da farkında olup da bankalarca, devletçe, işletme sahiplerince faaliyetlerine -kağıt üstünde bile olsa- fiilen devam ettirilen firmalar için kullanılmakta.

Tüm dünyada son dönemlerde büyük bir toplumsal sorun olarak görülen zombi şirketler, ülkemizde (çoğu siyasi) bir takım nedenlerle halen yaşatılan ve her geçen gün daha fazla sorun biriktiren yapıları ile çok daha büyük bir hasar verme potansiyeline sahip.

Zombi şirketlerin oluşmasında asıl sorumluluk sahibi tabii ki işyeri sahipleri. Yetersiz sermaye ile yapılan yatırımlar, gelişigüzel yapılan veya hiç yapılmayan fizibilite çalışmaları, ayağını yorganına göre uzatmamanın getirdiği riskler, çok hızlı ve agresif büyüme politikaları, özel hayat ile iş hayatını dengeleyememe gibi hususlar işyeri sahiplerinin hatalarını özetlemekte.

Zombi şirketler yaratma konusunda bütün sorumluluğu işyeri sahiplerine yüklemek ise yanlış bir tutum. Hazine garantili ve önceki borçları yapılandırmaktan ziyade pek bir işe yaramayan ve geçtiğimiz günler itibariyle yasal olarak yapılandırılma zorunluluğu getirilen KGF kredileri, sürekli yapılandırılan ve yapılandırıldıktan sonra tekrar yapılandırılan kamu alacakları, yanlış bir zeminde artarak verilen teşvikler, özel istisnalar, normalin üstünde vergi yükü gibi bir çok hatalı uygulama da devletin bu konudaki sorumluluğunu oluşturmakta.

Yüksek faiz oranları ile krediler veren, şirketleri taşıyabilecekleri limitlerin çok üzerinde borçlandıran, eksik teminatlandırma yapan, hesapsızca çek karnesi dağıtan (devletin payını da unutmamak gerekir) bankaların da zombi şirketlerin yaratılmasında dahli büyük.

Şirketinizin zombi şirket olup olmadığı nasıl anlaşılabilir?

Aslında zor değil. Öyle çok teknik konulara girmeye bile lüzum yok. Son dönemlerde çeklerinizi ödemekte zorlanmaya mı başladınız? Son yatırdığınız çeki son gün öğleden sonra ucu ucuna mı denkleştirdiniz? Son zamanlarda sağdan soldan, bulabildiğiniz tüm kaynaklardan sürekli nakit takviyesine mi ihtiyaç duyuyorsunuz? Özvarlıklarınız sürekli eriyor mu, dahası kişisel varlıklarınızda da azalma var mı?  Bir kredinizin ödemesini yeni aldığınız bir başka kredi ile mi kapatmaya çalışıyorsunuz? Kredili cari hesaplarınızdan ve kredi kartlarınızdan görece yüksek oranda faiz ile mi borçlanmak zorunda kalıyorsunuz? Müşterilerinizi tahsilat bakımından her zamankinden çok mu sıkıştırmaya başladınız? Son zamanlarda geceleri uyanıp, ödemelerinizi nasıl yapacağınızı düşünürken içinizi bir sıkıntı mı kaplıyor? İşinizi kurtarmak için birşeyler yapmanız gerektiğini biliyor ama bir türlü başlayamıyor, krizi görmezden geliyor ve ufak tedbirlerle günü mü (nakit akışınızı) kurtarıyorsunuz? Bu soruların çoğunluğuna “Evet” cevabı veriyorsanız zombiye dönüşüm süreciniz tamamlanmış veya tamamlanmak üzere, en iyi ihtimalle başlangıç aşamasındasınız. Bu basit test sonuçlarına göre emin olamadıysanız (olduysanız dahi), acilen konunun uzmanları ile bir görüşme ayarlamalısınız.

Teknik konulara gireyim derseniz, cari oran, asit-test oranı,nakit oranı, net işletme sermayesi başta olmak üzere rasyolarınızı kontrol etmenizde fayda var.

Gelelim, zombi şirketlerin sosyal yönüne. Bu işlerle ilgisi olmayan bir okuyucu “Bize ne, kendi yönetimsel hatalarından zora düşen şirketler için neden üzüleyim, bu kapanır bir başkası açılır!” şeklinde düşünüyor olabilir. Keşke işin içinden sıyrılmak bu kadar kolay olabilse. Yazının giriş bölümünde bahsettiğimiz filmlerde de olduğu gibi, bir zombi istilasında tüm toplum zarar görmektedir. İşletmeler için neden farklı olsun ki? Zira, vergiler ve diğer kamu alacakları göz önünde bulundurulduğunda, işletmelerin en büyük ortakları devlettir. Olaylara kamu maliyesi açısından bakmak gerekiyor ve bu nedenle siz de birey olarak her şirketin bir ortağı konumundasınız. Şirketlere aktarılan kaynaklar da sizin cebinizden çıkıyor, şirketlerin ödemediği / ödeyemediği vergiler de. Elektrik faturalarındaki kayıp / kaçak oranı gibi bir nevi. Şirketinin batması sonucu işsiz kalan bir kişi belki de sizin dükkanınızdan alışveriş yapamaz hale geliyor.

Peki ne yapmalıyız?

Kişisel görüşüme göre, halk arasında ekonomik kriz dediğimiz zombileşme dönemi çoktan başladı. Acı reçete herkes tarafından içilecek. Sonrasında yine yıllarımızı kaybetmiş bir şekilde geriden başlayacağız. Makro anlamda tek çözüm ekonomide yapısal çözümler üretmekten geçiyor. Bu durumda da acı reçete ile karşılaşılmak zorunda; ama en azından hasar düşürülebilir veya süre kısaltılabilir. Yapısal reformlar sayesinde kriz sonrasında toparlanma çok daha hızlı olabilir, bundan sonraki süreçte yeni krizler ile karşılaşma ihtimali düşürülebilir.

Uluslararası literatüre bakıldığında zombi şirketlerin oluşmasında doğrudan etkisi olan faktörler, karlılık ve borçluluk olarak verilmektedir. Dolayısı ile tedbirler de bu doğrultuda alınmalıdır. Düşük karlılık tek başına bir neden olabileceği gibi, muhtemelen sorunun asıl kaynağı karlılığın borçlanma (kredi) maliyetlerini karşılamaya yetmeyecek düzeyde olmasıdır. Günümüz iş dünyasında bu durum, kabaca “kar ediyoruz, para kazanıyoruz ama elimize bir şey kalmıyor,” şeklinde tabir edilen, kredi geri ödemelerinin (faiz+ana para olarak değerlendirmek gerekmektedir) elde edilen karın da üzerinde bir seviyede seyretmesi ile karşılaşılan durumdur. Bu durumda ilk iş karlılığı arttırmak olmalıdır. Hemen ardından yapılması gereken ise, kötü kredilerin vadelerini uzatırken fonlama maliyetlerini azaltacak tedbirlerin alınmasıdır.

Mikro bazda ise, ister şirket sahibi olun, isterseniz yöneticisi veya çalışanı, hatta sade vatandaş da olabilirsiniz yapabileceğiniz birçok şey var aslında. Öncelikle, zombiye dönüştüğünüzü (krizin varlığını) kabul etmekle başlamalısınız. Daha sonra ise bir kriz yönetimi uygulamalısınız. Ayakta kalabilmenizin yegane şartı bu. Kendi özelinizde sorunların kaynağını bulduktan sonra, hiç vakit kaybetmeden hareket etmelisiniz. Gerekiyorsa frene basmalı, küçülmeyi göze almalısınız.

İşletme yazıları olarak bu sayfalarda paylaştığımız şu yazıların da yardımcı olabileceğini düşünmekteyiz:

Ha, bu arada, bir de Zombi Ülkeler konusu var ki, ona hiç girmesek daha iyi…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir