Ciro mu Kar mı ?

Büyük küçük her işletme için temel sorulardan birisidir “cironun mu yoksa karlılığın mı önemli olduğu”. Bu ikilem ile ilgili olarak görüştüğünüz her yönetici veya işletmeci size farklı bir şey söyleyecektir. Hatta yazılanlara baktığınızda da aynı farklı bakış açılarıyla karşılaşacaksınız. Peki bu sorunun tek ve doğru bir yanıtı var mı? veya “bu durum tipik bir yumurta mı tavuktan, tavuk mu yumurtadan çıkar” durumu mu?
 
Aslına bakılırsa ben düşünce olarak özellikle iş hayatımın ilk dönemlerinde ciro tarafında yer almaktaydım. Bir çok profesyonelin de tercihini bu yönde yapması için haklı sebepleri var. Özellikle ilk kuruluş aşamasında ve penetrasyonun hedeflendiği durumlarda büyüme ve ciro hedefi ön plana çıkabilmektedir. Cironun arttırılması başabaş noktasının geçildiği ve brüt karlılığın söz konusu olduğu durumlarda karı da beraberinde getireceğinden gerçekten bir avantaj sağlamaktadır. Önemli sıralamaların ve listelerin de genellikle ciro bazlı yapılmasının altında da bu neden yatmaktadır.
 
Yüksek cironun karı beraberinde getirmesi ölçek ekonomisine (economy of scale) geçiş ile birlikte maliyetlerde yaşanan düşüştür. Yüksek cironun dönemsel olarak kardan önce düşünülmesi de ancak bu durumda mantıklı olabilir. Zira bunun anlamı da aslında karlılıktır.
 
Bununla birlikte bir çok kaynakta cironun, yüksek pazar payının, satış rakamlarının ve reklamın uyuşturucu etkisinden bahsedilir ve çoğunlukla bunlar baskın çıkmakta, sürekli büyüme isteği ve satış rakamlarının artışına odaklanılması ise şirketin asıl amacının ikinci plana itilmesine neden olmaktadır. Hele müşteri sayısında da radikal artışlar sağlanıyorsa.
 
Evet şirketlerin tek bir amacı vardır ve o da “kar etmektir”. Bunun dışındaki tüm hedefler bu amaca hizmet etmek durumundadır. Herhangi bir nedenle diğer hedefler kar amacının önüne geçtiği durumlarda ise kurumun devamlılığı tehlikeye girmektedir.
 
Şirketlerin ciro ve büyümeye yönelmesinin bir nedeni de, problemli nakit akışının kesintisiz olarak sürdürülebilir olması için satış rakamlarının da sürekli olarak arttırılmasının zorunlu olmasıdır.
 
Öncelikli olarak karlılığın hedeflenmesi gerektiğini düşünmemdeki asıl pay, karlı çalışılmadığı takdirde yeni yatırımlar için gerekli (gerçek) sermaye ihtiyacının karşılanamaması, güçlü bir finansal yapının kurulamaması ve şirketin uzun süre zarar etmeye dayanmasının mümkün olmamasıdır. Kar etmemek veya risklere göre çok az kar etmek de zarar etmek anlamına gelmektedir.
 
Bir başka açıdan baktığımızda da, cirosal büyümenin genellikle ekonominin büyüdüğü dönemlerde sağlanabildiği ve anlamlı olduğu gözümüze çarpmaktadır. Ancak mevcut konjonktürde böylesi bir durumun mevcut olduğunu söylemek pek mümkün değildir. Böylesi dönemlerde yapılması gereken risklerden kurtulmak, maliyetlere odaklanmak ve karlılığı arttırmaktır.
 
Sonuç olarak; vardığımız nokta her iki kavramın da çok önemli olduğu, amacın karlılık olduğunun unutulmaması gerektiği ve başarıyı hedefleyen şirketlerin bu yöndeki seçimlerinin dönemsel olarak değişkenlik göstereceğidir. Hayatın her alanında olduğu gibi işletmelerde de asıl olan dengedir ve karlılık ile ciro arasında kuracakları denge şirketlerin başarılı veya başarısız olmalarını belirlemektedir.
 

 

3 Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir