Google Plus (Google +) ‘ın Kapatılması ve Düşündürdükleri

Geçtiğimiz günlerde Google’ dan gelen bir e-posta, bir süreden beri kullanmakta olduğum Google Plus (Google +) hesabımın ve hatta tüm Google Plus hesaplarının yakın bir zamanda (02 Nisan 2019) kapatılacağı ve gerekli kişisel tedbirleri almam gerektiği bilgisini içermekteydi.

Google’ ın sosyal medya platformu Google Plus’ ın kapatılması belki de derslere konu olabilecek türden bir vak’a (case) aslında. Bu arada, kapananın sadece kişisel hesaplar olduğunu ve kurumsal hesapların sürdürüleceğini de ekleyelim.

Google Plus platformu, Google tarafından Facebook’ a rakip olarak geliştirilen ve doğrudan Facebook kullanıcılarını ve hedef kitlesini hedefleyen bir platform olarak 2011 yılında kurulmuştu. 2015 yılında radikal değişikliğe giden platformun, Google hesapları ile birlikte otomatik olarak gelmesi sayesinde bugün yaklaşık 2.2 milyar kullanıcısı olduğu belirtiliyor. Google’ dan yapılan açıklamada kullanıcıların %90′ ının platformda 5 saniyeden daha kısa süre kalması asıl neden olarak gösterilirken, bilişim dünyası kapanma nedeni olarak geçtiğimiz aylarda fark edilen bir güvenlik açığına işaret etmekte. Bir türlü istenen performansı gösteremeyen Google Plus’ ın kapatılması kullanıcılarını da pek şaşırtmadı aslında.

Buraya kadar anlatılanlar biraz daha habervari oldu sanırım ve tabii ki bizim ilgi alanımıza çok da girmiyor. Bizim ilgi alanımıza giren husus ise, Google gibi bir dünya devinin, 2.2 milyar kullanıcıya ulaşan platformunu bir türlü rayına oturtamaması ve son yılların en büyük başarısızlık hikayelerinden birisine imza atmış olması. Bunun da ötesinde, bu olaydan çıkarılacak işletme dersleri.

Her şeyden önce Google’ ın bu uygulamasının kullanıcılar tarafından Gmail hesabı açıldığında otomatik olarak ve biraz da metazori şeklinde kullanılmasına çalışıldığından bahsetmeliyiz. Pazarlama açısından baktığımızda, özellikle günümüz tüketicisinin hassas noktalarından birisi olan “gönüllülük” prensibine uygun bir davranış sergilenmediğinden dolayı, bu işi yapan Google gibi bir dev de olsa başarısız olabiliyor. İnternet gibi çağcıl bir uygulamada, kullanıcıların kendi inisiyatifleri ile kullandıkları mecralar yaratabilmek gerekiyor ve internet üzerinde kulaktan kulağa yayılmayan, gönüllü marka elçileri yaratamayan işler maalesef ki başarısız olmaya mahkum.

Bir diğer unsur da, doğrudan rekabet amacı içeren çalışmaların, çoğu zaman başarılı olamadığı gerçeği. Google Plus, içeriği, fonksiyonları ve yapısı ile doğrudan Facebook’ u hedefleyen bir yatırımdı ve salt bu amacı güttüğünü çağrıştırmaktaydı. Oysa ki, özgün olmak için daha fazla çabalaması gerekirdi. Günümüzde başarılı olanlar özgün çalışmalar ve her işletmenin özgünlüğü hedeflemesi gerekmekte.

Bu başarısızlık hikayesi, rekabet konusu ile bağlantılı olarak, özellikle internet gibi sürekli ve çok hızlı değişen, her an rakiplerin oyuna dahil olması muhtemelen olan, uyarlamaların çokça görüldüğü, yatırım bütçelerinin düşük olduğu ve fikrin ön plana çıktığı mecralarda öncü (Pioneer) olmanın önemini de bir kez daha bize göstermiş oldu.

Yine pazarlama ile ilgili olarak, internet uygulamaları gibi yeni nesil ürün ve hizmetlerde pazara giriş, pazar penetrasyonu ve hızlı büyüme ile ilk olmanın avantajlarının yakalanması hususunda biraz daha düşünmemiz gerekmekte. Bu çerçevede daha önce yazmış olduğum “Growth Hacking Kavramı” başlıklı yazımın da tamamlayıcı olabileceğini düşünmekteyim.

Bitirirken…

Google Plus’ ın başarısızlık hikayesi bana incir.com, markafoni.com, mybilet.com ve yemek sepetinin iddialı girişimi papyon.com’ u hatırlattı. Kendi içlerinde başarılı birer ürün olsalar da bu yatırımlar da son dönemde ses getiren başarısızlık hikayelerinden sadece birkaçı ve her biri üzerinde detaylı birer vak’a çalışması (case study) yapılmasını hak edecek kadar derslerle dolu. Yeni başarısızlık hikayelerinin olmaması ümidi ile…

 

 

2 Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir